HÖP (Haklar ve Özgürlükler Platformu) 1 Ocak 2001
http://www.hucre-iskencedir.com
F Tiplerinden yükselen sesleri duyuyor musunuz?
Vahşetin sesini ve direnişin çağrısını duyuyor musunuz?
F Tiplerinden görüşten çıkan anaların gözünün içine baktınız mı hiç?
Sağır değilseniz, kör değilseniz, bu toprakların yabancısı değilseniz, bakın,
görün...
F TİPLERİNDE 2001
F tiplerinde de 2001’e girildi.
Hiç bir hücrede duvardan 2000 takvimleri indirilip, yerine yenileri asılmadı.
Çünkü F tipinin hiç bir hücresinin duvarında hiç bir takvim asılı değildi.
Çünkü F tipinin hiç bir hücresinin duvarında hiç bir şey yoktu.
Çünkü F tipinde her şey yasaktı!
Yasak!
Tutuklulara her şey yasak F Tipi hücrelerinde.
Mektup, kalem, kağıt yasak... Elbise, kitap, gazete yasak.
Güneş bile yasak.
DİRENMEK BİLE YASAK.
Bir tek şeyin ÖZGÜRLÜĞÜ sınırsızca var F Tipi nazi kamplarında:
İŞKENCE YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜ!
İktidar, bir yıldır hazırlanıyordu bu "özgürlüğü" kazanmak için.
İşte kazandılar! 30 tutsağı katlederek, F tiplerinde istediklerini yasaklama,
istediklerine "işkence yapma özgürlüğünü" kazandılar.
Ecevit çok mutlu... Bu "özgürlüklerini" tepe tepe kullanıyorlar şimdi.
F Tiplerinde de 2001’e girildi.
Siz, veya kimileriniz, 31Aralık akşamı, siz gülüp oynarken, 1 Ocak sabahı, içkili,
yarı mahmur yataklarınızdan kalkarken;
2000’in 31 Aralık’ında ve 2001’in 1 Ocak’ında F tipi nazi kampının
hücrelerinde neler yaşandı bilmek ister misiniz?
Bilmelisiniz!
Bayramı ve yılbaşı zehir olanlardan biriyseniz de;
Bu ülkenin hapishanelerinde otuz insanın katledilmesine "bana ne"
diyenlerdenseniz de, bilmelisiniz!
Onların, 31 Aralık akşamı sofralarında tatlılar, börekler, içkiler yoktu. Onların
hücrelerinde 1 Ocak sabahı kahvaltı sofraları da kurulmadı.
Açlıkla yatıp, açlıkla kalkıyor onlar.
Onlar bir şey yemiyor. Açlık, onların bedenlerini yiyor yavaş yavaş.
Gün gün eriyorlar... Vücutları eridikçe, daha bir dineliyor başları.
F Tiplerinin hücrelerinde, ne kahvaltıyla, ne tatlı bir güneş ışığıyla
başlamıyor sabahlar... F Tiplerinin hücrelerinde İŞKENCEYLE başlıyor gün.
O başı dik insanların başını eğmek için!
Günde iki, bazen keyifleri isterse üç kez sayım alıyorlar "görevliler".
HER SAYIM BİR İŞKENCE.
Çünkü her sayımda, tutukluları "hazırol"a geçirmek istiyorlar;
Ölüm orucunun 60’li, 70’li günlerinde, bir deri bir kemik kalmış tutsakları
sayım bahanesiyle yarım saat, bir saat ayakta bekletmek istiyorlar.
Tekmil verilmesini istiyorlar.
Her sayım bir işkence; çünkü bu aşağılayıcı, onur kırıcı sayım biçimini
kabul etmeyen tutsaklar, her sayımda kaba dayaktan geçiriliyor.
Zaten, saymak için değil, işkence için giriyorlar hücrelere.
Tek kişilik hücrede sayım dediğiniz nedir ki; baktınız mı görürsünüz.
Sonra "yemek" getiriyor görevliler.
HER YEMEK BİR İŞKENCE.
Çünkü tutsakların hepsi, açlık grevi veya ölüm orucunda.
Bu kez açlık grevini, ölüm orucunu bırakmaları için işkence yapılıyor.
Nazi kampları diyoruz; hiç bir abartma yok.
Ve büyük ihtimal, Naziler arasında bile bu kadar alçak, vahşi, olmayanlar vardı.
Bir deri, bir kemik kalmış ölüm orucu direnişçisini hücresinde tek başına
dövüyorlar.
Yemek ve sayım dışında da "işlerinin başında" işkenceciler.
Hücrelere gelip, tutsakları "yat-kalk" gibi komutlara uymaya zorluyorlar.
Bir hücrede, bir veya üç tutsağa karşı, onlarcası giriyor hücreye...
Uymuyor tutsaklar bu keyfi dayatmalara.
Uymayacağını biliyor zaten işkenceciler... Yine işkence başlıyor.
Bu ülke nasıl bir ülke? Bu devlet nasıl bir devlet?
Bu sorunun cevabını bilmek istiyorsanız, "2001 Türkiyesi"nin resmini
gözlerinizin önünde canlandırmak istiyorsanız; F Tiplerini, bu hapishanelerdeki tek
tek hücreleri ve hücreler içindeki tek tek direnişçileri hayal etmeye çalışın...
Gördüğünüz, Türkiye’nin resmidir.
19-22 Aralık’ı izleyen ilk bir kaç gün, her şey bir muammaydı.
Tahmin edilebiliyordu, ama gözlerimizle görmemiştik.
Şimdi gördük. Şimdi biliyoruz.
İsim isim, hücre hücre, ne yaptılar, ne yapıyorlar, BİLİYORUZ.
Bu resim, şimdi her bir milimetre karesiyle gözlerimizin önünde.
Bu resimden sahneler aktardık yukarıda. Resmi tamamlamaya devam ediyoruz:
Yüzlercesini gördük görüşlerde.
Yaralı hepsi...
Kurşun yaraları, cop darbeleriyle açılmış yaralar, yanık yaraları...
Gaz zehirlenmesi sonucu, nefes darlığı, derilerde dökülmeler...
Kırıklar... açık yaralar... morarmış yüzler, gözler, kollar...
19-22 Aralık’ta açıldı bir kısmı...
Geri kalanını F Tiplerine girişte ve hücrelerde yaptılar.
Yapmaya devam ediyorlar.
Girişteki ve hücrelerdeki dayakların sonucu, pek çok tutsağın, burun, el, ayak,
parmak kemikleri kırık veya çatlak.
Ve... ve tedavileri yapılmıyor bunların.
"Ölüm orucunu, açlık grevini bırakın, yaranızı, kırığınızı,
çıkığınızı öyle tedavi edelim" diyor "kurtarıcı" katliamcılar!
Hiç bir savaşta, hiç bir düşmanın, düşmanına yapmayacağı bir şantaj.
Türkiye hapishanelerinde yapılıyor.
Türkiye devletinin resmi görevlileri tarafından, Türkiye cumhuriyetinin
vatandaşlarına, bu toprağın insanlarına yapılıyor.
Analar, babalar, eşler, kardeşler gördüler yapılanları.
Onların gözü gördü zulmü en somut olarak. Onların yürekleri duydu.
Anlatıyorlar...
Kolu tutmuyordu... Ayakta zor duruyordu... gözünün biri patlamıştı... yüzü
mosmordu... kolunda yara izi vardı... başında copla yarık açılmıştı...
dikmemişler bile... gardiyanların kollarında getirildi... ayakları çıplaktı... bir
terlik vardı ayağında... üstüne çarşaf gibi bir şey sarınmıştı... Afalladım,
külot atletle getirilmişti... zorlukla konuşuyordu...
Anlatıyorlar...
"Yolda da sürekli dövmüşler. F tipine girer girmez gardiyanlar ve jandarmalar
çocukların üzerine yürümüş. Ölüm Orucunu bırakmaları için her gün
dövüyorlarmış. Çocuğum bunları bana anlatırken bir gardiyan gözlerimin önünde
ona vurmaya başladı. Bu kadar pervasızdılar... Ayakları çıplaktı. Şimdiye kadar
hiç kaloriferleri yakmamışlar... saçlarını falan kesmişler. Evlatlarımızın
onurunu kırmaya çalışıyorlar."
Anlatıyorlar, anlatıyorlar, anlatıyorlar... Zulmü, vahşeti anlatıyorlar...
Anlatıyorlar, tv’lerde hep izlediğimiz, içinde bir deri bir kemik kalmış
insanların yaşadığı nazi kampları geçiyor gözlerimizin önünden.
Anlatıyorlar, bu devletin, bu iktidarın resmi netleşiyor gözümüzün önünde.
F Tiplerinde de girildi 2001’e.
Zulmün ortasında ve umut içinde.
Şimdi Türkiye resminin son ve en önemli karesini tamamlıyoruz.
Bu kare anlaşılmadan, Türkiye anlaşılamaz.
F Tiplerinde zulüm akıl almaz boyutlarda... Ama kahramanlık da bir o kadar büyüyor
çoğalıyor F Tiplerinde.
O işkence altında, onlarca, yüzlerce işkenceciye karşı tek başınayken, ne
taleplerinden, ne ölmeye yatmaktan vazgeçmediler.
İŞKENCE SÜRÜYOR... DİRENİŞ SÜRÜYOR...
İşte Türkiye gerçeğinin tamamı.
F Tiplerinde de girildi 2001’e.
Ölüm orucundaki insanlara tuz ve şekeri bile vermeyen bir vicdansızlıkla.
İdrarından kan gelen, sürekli kusan, el bilekleri kelepçelerden yara içindeki
savunmasız durumdaki insanlara işkence yapan bir vahşilikle.
Kurşunlar dolaşıyor kiminin vücudunda hala. 19-22 Aralık katliamından kalan saçma
tanelerini taşıyorlar üzerlerinde.
Bırakın diyor yeni naziler... Ölüm Orucunu bırakın. Açlık grevini bırakın.
Direnmeyi bırakın. Düşüncelerinizi bırakın...
Hücrelerdekilerin düşüncelerinin gücünü biliyorlar.
O gücü, copla, dayakla, kalaslarla yenmeye çalışıyorlar.
Beyinlerine söz geçiremedikleri direnişçilerin kafalarını cop darbeleriyle kırmaya,
parmaklarını postallarla ezmeye çalışıyorlar.
Ey yazarlar, gazeteciler, aydınlar... Bilirsiniz, çok okur, çok yazarlardı onlar.
Her birinize her ay üç-beş, hatta onlarca mektup, kart gelirdi onlardan.
Üzerleri yarı yarıya karalı da olsa...
19 Aralık’tan bu yana tek bir mektup, tek bir kart aldınız mı tutsaklardan?
F Tiplerinde her şey "normal" ise, neden içeriden tek bir satır gelmiyor
acaba?
F Tiplerini aklamak için, gazetelerinde her türlü rezilliği, şaklabanlığı
yapanlar;
Neden?
"2000’li yıllar" masalının, AB’yle demokratikleşme hülyalarının
trajik sonunu gösteriyor F Tipleri.
Ey insanoğlu!
Ey, 2001’e giren Türkiye!
Kim, ne kadar "bana ne" derse desin; Nazi kamplarının kurulduğu bir ülkede,
hiç kimse, mutlu, huzurlu olamaz.
Halkımızın ve onurumuz devrimci tutsakların bayramını ve yılbaşını zehir
edenlerin, yedikleri her lokma ekmek zehir olsun!
Nazi zulmünün uygulandığı bir ülkede, kimse ne bayramını, ne yeni yılını ağız
tadıyla, vicdan rahatlığıyla kutlayamaz.
Gülüp oynamanız da boşunadır; ağlayıp sızlamak da.
HER MESLEKTEN, HER CİNSTEN, HER YAŞTAN TÜRKİYE HALKI!
NAZİ ZULMÜNE KARŞI BİRLEŞMEK ZORUNDAYIZ!
F TİPLERİNDEKİ ZULMÜ DURDURMAK ZORUNDAYIZ!
Ben işkenceye karşıyım, ben demokrasiden yanayım, ben hak ve özgürlüklerden
yanayım, ben adaletten, hukuktan yanayım, "BEN İNSANIM" diyen herkes;
Topraklarımızda sürüp giden işkence ve katliama karşı sessiz kalmayın!
1 Ocak 2001