Evrensel Gazetesi 06 ocak 2001
http://www.evrensel.net
F Tiplerinde Ölüm Dayatılıyor
Ceyhan Cezaevi’nden Sincan F Tipi Cezaevi’ne nakledilen Mehmet Baki Yiğit’in eşi
Miyase Yiğit’in anlatımları, F tipi cezaevi gerçeğini bir kez daha açığa
çıkarırken, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı baskılara da
ışık tutuyor.
Sincan F tipi Cezaevi’nin şehre 45 km mesafede ve ıssız bir yerde olmasının,
görüşe gitmeyi hem ekonomik hem de can güvenliği açısından zorlaştırdığını
ifade eden Miyase Yiğit, tüm bunlara rağmen görüşe giden tutuklu yakınlarının da
kötü muamele ve şidete maruz kaldıklarını anlattı. “Görüşe girebilmek için
önce jandarma tarafından açık alanda aranıyoruz. Cezaevi kapısından içeriye
girdiğimizde de bayan gardiyanlar tarafından iki ayrı ve açık yerde tekrar
aranıyoruz. Kapalı odada da görüşçülerin üstündeki elbiselerin tamanının
indirilip aranması dayatılıyor. Daha sonra görüşçü bilgisayarlı arama
noktasından geçirilerek el izleri alınıyor” diyerek, yoğun arama sürecini
özetleyen Yiğit, görüşme anına ilişkin de çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Küfür ve dayak
Tek kişilik ve üç kişilik görüş kabinlerine getirilen ailelerin, birbirleriyle ve
görüşçüsü dışında bir başka tutukluyla konuşmasının yasak olduğunu belirten
Miyase Yiğit, farklı bir kişiyle görüşmenin gözaltına alınma gerekçesi olduğunu
ifade etti. “Ben kendi görüşçümün dışında başkasıyla görüştüğüm için
cezaevi savcısı tarafından bir buçuk saat sorgulanmak zorunda bırakıldım. Sorgu
esnasında hakaret ve savcının küfürlerine maruz kalırken, gardiyanlar tarafından da
kaba dayaktan geçirildim” diyen Yiğit, tutukluların durumunun, kamuoyuna basın
tarafından duyurulduğu gibi olmadığını, F tipinin kendisine, savaş alanını
andırdığını söyledi. Onca yolu gittikten sonra sadece 30 dakikalık bir görüş
hakkı tanındığını ifade eden Yiğit, görüş günlerinin sabit olmamasının da
başka bir sorun olduğunu kaydetti.
Görüş günlerinde özelikle elektriklerin kesildiğinin altını çizen Yiğit, eşinin
belinde ağır yaralar olduğunu, birçok tutuklunun da yüksek tansiyon, baş dönmesi,
geçici hafıza kayıpları, mide bulantıları ve buna benzer sağlık sorunları
yaşadığını söyledi.
Miyase Yiğit, içeride tamamıyla bir tecridin ve psikolojik savaşın yaşandığını,
tutukluların slogan atmamaları için ağızları ve gözlerinin bantlandığını,
birbirlerini görmelerinin engellendiğini, tekaa kişilik hücrelerde kalan tutukluların
keyfi şekilde istendiği zaman işkenceden geçirildiğini anlattı.
Bilinçli bir şekilde tutukluların özellikle baş ve görünen yerlerine
vurulmadığını, daha çok iç organlarına zarar vermeye yönelik uygulamaların
yaşandığını ifade eden Yiğit, tüm bunların, zaman içinde tutukluları öldürmeyi
amaçlayan işkenceler olduğuna dikkat çekti.
Şeker ve su verilmiyor
Günlerdir süresiz açlık grevinde olan tutuklulara çoğu zaman şeker, su ve limon
verilmediğini vurgulayan Yiğit, cezaevinde camların takılı olmadığını,
kaloriferin yanmadığını ve yatmak için ince bir battaniyeden başka bir şey
verilmediğini aktardı.
Cezaevinde geçmişten farklı olarak aynı dava tutuklularını yan yana
koyulmadığını, tutukluların karma olarak tutulduğunu belirten Yiğit, özellikle
temsilcilerin ve öne çıkan kişilerin tek kişilik hücrelere konulması ve bu
kişilerin sürekli işkenceye tabi tutulmasının içerdeki direnişin bitirilmesine
yönelik olduğunu kaydetti.
Buna karşı içerdekilerin direnişlerini sürdürdüklerini ve yaralıların
tedavilerinin yapılmadığını ve her ölümlerin yaşanabileceğini belirten Yiğit, bu
duruma karşı kamuoyunun ailelerle birlikte duyarlı olması gerektiğini vurguladı.
Polis sokağa tahammülsüz
İHD Ankara Şubesi’nin, cezaevlerinde devam eden ölüm oruçlarına dikkat çekmek ve
İHD üzerindeki baskıları kınamak amacıyla dün Yüksel Caddesi’ndeki İnsan
Hakları Anıtı önünde yapmak istediği basın açıklaması polis tarafından
engellendi. Yüksel Caddesi’ni abluka altına alan polis, anıt çevresinde toplanmaya
izin vermezken, aralarında İHD Ankara Şube Başkanı Lütfi Demirkapı’nın da
bulunduğu grubun hemen dağılmasını, aksi halde 2911 sayılı yasayı ihlal
edeceklerini, iki dakika süre tanıdıklarını ve dağılmamaları halinde gözaltına
alacaklarını bildirdi. Bunun üzerine Demirkapı, “Türkiye’nin her yerinde izin
almadan basın açıklamaları yaptık ve yapmaya hakkımız var. Eğer yasaya karşı
geliyorsak yasal uygulamayı yapın” dedi.
8 kişi gözaltına alındı
Basın açıklaması yapamamalarının sebebini açıklamaya çalışan ve insan hakları
savunucularının sokağa çıkıp hakkını aramasının suç kabul edildiğini söyleyen
Demirkapı sözlerini bitiremeden ve polisin kendilerine tanıdığını söylediği süre
dolmadan gruba müdahale eden polis, şiddete başvurarak 8 kişiyi gözaltına aldı.
Müdahale sırasında, İHD Ankara Şube Başkanı Lütfi Demirkapı, İHD Cezaevi
Komisyonu üyelerinden Saadet Erdem, Gökçe Yılmaz, Gökçe Otlu, Celalettin Özgen ile
Burdur Cezaevi’ne saldırıda kolu koparılan Veli Saçılık ve tutuklu yakınları
Fatma Akdeniz ile Selvi Gülmez tartaklanarak gözaltına alındılar. Gözaltının
ardından Yüksel Caddesi ve çevresinde terör estiren polis, yoldan geçenler ve
çevredeki kafelerde bulunanlara kimlik kontrolü yaptı.
Sokaklarda terör estiriliyor
İHD Ankara Şube yöneticileri ise şube başkanları ve üyelerinin gözaltına
alınmasını kınayan bir basın toplantısı yaptılar. Şube binasında yapılan
toplantıda konuşan Şube Sekreteri İlhami Yaban, cezaevlerine yönelik katliamın
yapıldığı 19 Aralık’tan bu tarafa sokaklarda tam bir terör estirildiğini,
sokağın, hakkını arayan emekçilere kapatılmak istendiğini söyledi.
İHD’nin hak ihlalleriyle ilgili bir kurum olduğunu, kim nerede hak ihlaline uğrarsa
onu araştırmak, kamuoyu oluşturmak, tepki göstermek zorunda olduklarını hatırlatan
Yaban, oluşturulan terör dalgasını yok etmek için basın açıklaması yapmak
istediklerini, ancak bunun da terörle bastırıldığını söyledi. İki gündür
sürekli telefonla aranarak, baskı uygulandığını, “Sokağa çıkmayın, açıklama
yapmanıza izin vermeyiz, gözaltına alırız” tehdidiyle karşılaştıklarını
belirten Yaban, basın açıklamalarının izne tabi olmadığını belirtti. Yaban,
sorunun sadece cezaevleri olmadığını, ülke genelinde bir susturma, sindirme, geri
adım attırma operasyonunun yaşandığını, ama buna karşı çıkmak gerektiğini
belirtti.
TBMM’de oluşturulan alt komisyonun Sincan F Tipi Cezaevi’ni gezmesinin ardından her
şeyin “güllük gülistanlık içinde olduğu”nu göstermek istediğini, oysa hâlâ
sıcak suyun akmadığını, Evrensel ve Yeni Gündem gazetelerinin tutukluların
istemesine rağmen verilmediğini, hak ihlallerinin sürdüğünü söyleyen Yaban’ın
ardından, İHD Ankara Şube Yöneticisi İsmail Boyraz, Yüksel’de yapmalarına izin
verilmeyen basın açıklaması metnini okudu.
İHD’nin 6 şubesinin kapatılıp, Ankara Şubesi’nin de basıldığını, son olarak
da arkadaşlarının gözaltına alındığını belirten Boyraz, insanların F tiplerine
tıkılarak sorunu çözdüğünü iddia edenlerin sorunu daha da artırdıklarının
altını çizdi. Boyraz, demokrasi ve özgürlükten yana güçleri mücadeleye
çağırdı.