Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
17 Nisan 2001


Zorla tıbbi müdahale işkencedir!

Ölüm orucu yapan tutukluların iradelerine karşı, zorla tıbbi (!) müdahale yapılacağına dair kararlar alındığı açıklandı.

Anayasa’nın 17. maddesinde “kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı” belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa’nın 17/3. maddesinde de “kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir müdahaleye tabi tutulamayacağı” belirtilmektedir. Bu nedenle kişinin maddi ve manevi bütünlüğü dokunulamazdır.

Kişinin ölme hakkı olmadığı, bedeni üzerinde kendisinin dışında toplumun (toplum adına devletin) hakkı bulunduğu savına dayalı olarak müdahale edilebileceğini ileri süren görüşlerin haklı bir yönü bulunmamaktadır.

Diğer taraftan zorla tıbbi müdahale hekimler açısından da meslek ilkelerinin ihlali anlamını taşımaktadır. Hekimlik mesleği kişileri kendi iradelerine rağmen bazı tıbbi işlemlere tabi tutma hakkını tanımaz. Hekimin yaptığı tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunun temel şartı hastanın rızasının alınmış olmasıdır. Kişinin kendi vücudu üzerinde mutlak bir hakkı vardır. İnsan vücudunun dokunulmazlığı bireyin başlıca imtiyazlarından birini teşkil etmektedir. Bu sebeple kişinin vücuduna karşı girişilmiş her türlü tecavüze, bu arada da tıbbi müdahalelere karşı durma hakkı vardır. Ve herkes, bu kişilik hakkına saygı duymak, iyi niyetle de olsa ona tecavüz ederek ihlale uğratmamak zorundadır. Hekim de tedavi etmek amacıyla hareket etse de bu kurala uymak zorundadır.

Bazı hekimlerin ölüm orucundaki kişilere bilincini yitirdiğinde istemese de müdahale edecekleri şeklindeki manevi baskı ile tedaviye zorladığı bilinmektedir. Hastaya karşı hilelerde bulunularak elde edilen rıza da hukuken muteber değildir. Hasta rızasını cebir altında vermemelidir. Bundan dolayı hekim hasta üzerinde hiçbir zorlayıcı harekette bulunmamalıdır. Bu nedenle takınılan bu tutum hukuki olmadığı gibi anılan irade de sakattır.

Açlık Grevleri konusunda hekimlerin tavrı sadece bu genel hukuk kuralları ile değil, meslek kuralları ile de belirlenmiştir. Açlık Grevleri konusunda Malta Bildirisi açıkça belirtmektedir ki:
* Hastanın kendi aldığı karara saygı göstermek hekimin görevidir. Hekim müdahale etmeden önce hastayı bilgilendirir ve İZNİNİ alır.
* Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin kırılması için herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ve bakımı bu amaçla kullanamaz.
* Hastaya yapılacak herhangi bir müdahalede kişinin rızası mutlaka alınmalıdır.
* Eğer doktor tedaviyi reddetme kararını kabul etmeyecekse, hastanın başka bir doktora yetki vermesine olanak tanınmalıdır.
Bu nedenlerle çeşitli bakanlıklarca yapılan ve insanın ölme hakkı yoktur gerekçesi üzerine oturtularak meşrulaştırılmak istenen zorla tıbbi müdahalenin hukuk ve tıp mesleği açısından hiçbir haklılığı ve bilimselliği yoktur.
Devam eden ölüm oruçlarında ZOR KULLANMAK’tan başka bir yöntem izlemeyen devletin tutumunun devamı niteliğinde olan ve bilimsel bir yönü de olmayan bu uygulamanın kabul edilmesi mümkün değildir. Kararın bazı bilimsel görüşleri sunması için kurulmuş bulunan Yüksek Sağlık Şurası’nın görüşüne göre yürütülmesi de hukukilik kazandırmaz.
Cezaevindeki insanlar ile görüşme yaparak isteklerini dinlemeyi kesinlikle reddeden ve onlarcasının ölümüne seyirci kalan sorumlular gerçekte insan hayatı ve sağlığı bahanesi ile yine alışılageldik ZOR yöntemini kullanıyor. Kişinin en temel hakkı bile kutsal devletin hakkı olarak tanımlanıyor.
Söylemler hep aynı; zorla müdahale için yasa çıkaracağız, cezalandıracağız, zorla hastaneye kaldıracağız, asla görüşmeyeceğiz... asla görüşmeyeceğiz... asla görüşmeyeceğiz.

Tek yöntemleri zor kullanma.

OYSA ÇÖZÜM VAR

Ölümlerin durdurulması için derhal görüşmeler başlatılmalıdır.

Tutuklu ve hükümlülerin gün boyunca, tecrite yol açmayacak biçimde bir arada yaşamaları, hiçbir koşula tabi tutmadan gün boyunca ortak mekanlardan yararlanmaları sağlanmalı, dış dünya ile iletişim kurmalarının önü açılmalı, savunma haklarını ortadan kaldıran üçlü protokol kaldırılmalıdır.
Diyalog yolu ile insani temelde çözümden başka bir alternatifimiz yok.
Tüm kurumları, kişileri, hekimleri ve hukukçuları bir kez daha duyarlılığa çağırıyoruz.

Çağdaş Hukukçular Derneği
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
17 Nisan 2001